Ötanazi Türkiye’de Yasal mı ?

Mustafa Durukan Aralık 4, 2024 0

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Ötanazi Yasal mı ?

Kişinin yaşama hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin bulunup bulunmadığı, ölme hakkı ve ötanazi, üzerinde yoğun biçimde tartışılan konulardır. Öyle ki, günümüzde ölme hakkının, yaşama hakkını sınırlayan bir hak olup olamayacağı üzerinde durulmaya başlanmıştır.

Yaşama hakkından vazgeçmeye razı olmanın bir gerçekleştirme biçimi olarak ötanazi, iyileşmeyecek bir hastalığının bulunduğu kesin olarak belirlenen kişinin çektiği acılardan kurtarılmak amacıyla öldürülmesidir. Ötanaziye “tatlı ve acısız ölüm”, “ızdırapsız tabii ölüm” ve “iyi ölüm” de denilmektedir”

Acılarını dindirmek amacıyla iyileşmeyecek hastanın ölümü, icrai bir hareketle, örneğin ani ölümü sağlayacak dozda ilacın verilmesiyle gerçekleştirilebileceği gibi (aktif ötanazi); yaşamını uzatacak müdahalelerin yapılmaması, örneğin yaşam destekleyici tedaviye başvurulmayarak veya bu tür tedaviye son verilerek de sağlanabilir (pasif ötanazi) Ötanaziden söz edilmesi için:

1) Hastanın tedavisinin mümkün olmaması,
2) Hastalığının çok acı verici olması,
3) Hastanın kendisinin ötanazi uygulanmasını istemesi gerekir.

Ötanazi Türkiye’de Yasal mı ?



Av. Mustafa Durukan

Ötanaziye İlişkin Düzenlemeler Nelerdir ?

Ötanazi ceza hukuku alanında üç ayrı biçimde ele alınmaktadır.
Ötanaziyi suç sayma:

Ötanaziyi suç sayanlara göre, bu durum kasten adam öldürmedir. Hastalığının iyileşmeyeceği tanısı konulan hastaların öldürülmesi kabul edilemez. Çünkü tıpta her zaman mucizeler gerçekleşebilir. İyileşmeyecek denilen hasta iyileşebilir veya tanı hatası yapılmış olabilir. Hastaların öldürülmesi, kolay yolun seçilmesi olur. Bunun yerine, yeni araştırmalar yapılmalı ve yeni tedavi yöntemleri bulunmalıdır. Öte yandan, bu görüşe göre yaşamı insana Tanrı vermiştir ve geri alma hakkı da ona aittir. İnsan kendi yaşamı üzerinde tasarrufta bulunamaz. İnsan yaşamı, ölçülemeyecek derecede değerlidir. Bir hastanın tedavi edilmesinin mümkün olmadığını kesin olarak belirlemek de zordur. Bu nedenlerle ötanazi kabul edilemez.

Ötanaziyi suç saymama: Ötanazinin cezalandırılmaması gerektiğini savunanlara göre ise intiharı suç saymayan bir sistem, ötanaziyi de suç sayamaz. Çünkü ötanazi başkasının, yani hekimin yardımıyla intihar etmektir. Başkasından yardım almaksızın intihar eden kişinin hareketi ile üçüncü bir kişinin, yani hekimin fiiliyle intihar eden kişinin hareketi arasında hiç bir fark yoktur. Ayrıca, failin suç işleme kastı yoktur. Fail, merhamet duygusuyla veya riza ile hastanın çektiği acılara son vermektedir. Ötanazinin suç sayılmaması halinde ortaya çıkabilecek suiistimallere karşı çeşitli önlemler alınabilir. Bu görüş doğrultusunda, özellikle nasyonal sosyalizm döneminde Almanya’da iyileşmeyecek akıl hastalarının öldürülmesi söz konusu olduğunda Nietzche’nin “hasta toplum için bir parazittir belli bir durumdan sonra daha uzun yaşaması uygun değildir” ve Hitler’in “yaşaması yararsız ve bozuk bünyeli insan toplumdan atılmalıdır” düşüncelerinin etkisiyle, bu dönemde Almanya’da tahminen 200 bin akıl hastası ve tedavi olanağının bulunmadığı düşünülen kişi öldürülmüştür.

Ötanazi, son yirmi yılda yaşama hakkı açısından ele alınarak, beden bütünlüğünü koruma hakkı gibi, kişisel özerklik (kendi geleceğini belirleme hakkı) çerçevesinde değerlendirilmiştir. Kişilerin yaşamlarının sonuna ilişkin kararları kendilerinin vermek istemeleri (onurlu ölme hakkı) ve hukukun bu duruma çözüm bulmaya çalışması, mahkeme kararlarına da yansımış ve Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemeleri, hastanın kendi iradesiyle yaşam destekleyici araçlar kesilerek ölüme terk edilmesini, yani istemli pasif ötanaziyi tanımıştır. İstemli ötanazi, Hollanda ve Avustralya’da da kabul görmüştür. Hollanda’da istemli aktif ötanazi de kabul edilmiştir.

Hollanda dışında günümüzde Lüksemburg ve Belçika’da da aktif ötanazi kabul edilmiştir. Öte yandan bazı ülkelerde pasif ötanazi veya intihara yardım fiilleri de yasal hale getirilmeye başlanmıştır. Bu kapsamda Avusturya, İsviçre, Danimarka, Finlandiya, Belçika, Fransa, Yunanistan, İrlanda, Almanya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç, İspanya, Macaristan ve İngiltere’de pasif ötenazi yasaldır. İntihara yardım ise İsviçre, Belçika, Lüksemburg, Hollanda ile İsveç’ de yasal olarak kabul edilmiş, Almanya’da da yapılan düzenleme ile fiil yasal hale getirilmiştir. Son olarak Kanada’da ötanazi “doktor destekli intihar” olarak kabul edilerek ve yasalaşmıştır. Kanada’da yasa sadece Kanada vatandaşlarını kapsamaktadır ve bu haktan yararlanmak için ağır durumda hasta olmak ve kendine bakamamak gerekirken hastalığın ölümcül olması şartı aranmamaktadır.

Ötanaziyi ayrı suç sayma: Bir diğer görüşe göre ise ötanazi ayrı bir suç sayılmalıdır. Çünkü otanazi kasten adam öldürme suçundan nitelik açısından farklıdır. Ötanazi yapanlar tehlikeli kişiliğe sahip değillerdir. Bunlarda ahlâki düşüklük yoktur. Fail, acıma duygusuyla ve mağdurun içinde bulunduğu durumdan etkilenerek, onun ıstırabına son vermek amacıyla hareket etmiştir. Bu nedenle, ötanazi kasten adam öldürme suçuna oranla daha hafif bir ceza ile karşılanan ayrı ve bağımsız bir suç olarak düzenlenmelidir. Örneğin, Alman Ceza Yasası’nda talep üzerine öldürme başlıklı m.216’da, öldürülenin açık ve ciddi talebi üzerine ölüme sebebiyet verene altı aydan beş yıla kadar özgürlüğü bağlayıcı ceza verileceği ve teşebbüsün cezayı gerektireceği belirtilmektedir.

Türk Hukuku Bakımından Ötenazi Uygulaması

Türk Ceza Yasası’nda ötanaziye ilişkin ayrı bir hüküm yer almamaktadır. Dolayısıyla, Türk hukukunda ötanazi hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir neden değildir. Ötanazi yapan, kasten insan öldürmek suçunu işlemiş olur (TCK m.81). Hasta Hakları Yönetmeliği de ötanaziyi yasaklamaktadır (m.13) Türk hukukunda bu tür eylemlerin ayrı suç sayılması eğilimi hazırlanan tasarılarda sergilenmekle birlikte; 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda böyle bir düzenleme yapılmamıştır. Örneğin, Türk Ceza Kanunu 1989 Ön tasarısında “iyileşmesi kabil olmayan ve ileri derecede ıstırap verici bir hastalığa tutulmuş bulunan bir kimsenin şuuruna ve hareketlerinin serbestliğine tam olarak sahip iken yaptığı ısrarlı talepleri üzerine ve sadece hastanın ıstıraplarına son vermek maksadıyla öldürme fiilini işlediği sabit olan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir” hükmü öngörülmüş ve aynı hüküm Türk Ceza Kanunu 1997 Ön tasarısında da “acıyı dindirme saiki” başlığı altında tekrarlanmıştır (m.137). 4 Nisan 1997 tarihinde İspanya-Oviedo’da imzalanan Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması (İnsan Hakları ve Biyotip) Sözleşmesi m.5’e göre, sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleyi özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde onaylamasından sonra yapılabilir; ilgili kişi, onayını her zaman geri alabilir. Sözleşme, onayın geri alınmasını hiçbir sınırlamaya tabi tutmamıştır.

Sağlık Bakanlığı’nca yayınlanan “Hasta Hakları Yönetmeliği’nde, karar verme yeteneği bulunan ergin bir hastanın bilinci açık ise ölümcül hasta olsun olmasın, tedaviyi reddetme hakkı bulunduğu belirtilmektedir. Buna göre, hastanın ölümü geciktirecek veya engelleyebilecek bir tedaviyi reddetmesi mümkündür. Ancak, Yönetmelik uyarınca tedavi başlamışsa, yaşamı veya yaşamsal önemi olan organlardan birini tehdit eden acil bir durum bulunduğunda, rızanın geri alınması mümkün değildir. Uluslararası Sözleşme iç hukuk düzenlemesi haline geldiğinden, yönetmelikteki sözleşmeye aykırı hükümlerin uygulanmasının söz konusu olmayacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Kaynakça: https://www.saglik.gov.tr/

Category: 

Leave a Comment